jack london'ın güzel kitabı. kurgu ve yazım tarzı olarak kusursuza yakın ancak anlatmak istediği şey konusunda epey yorucu. çünkü lafı fazla uzatıyor.
en basitinden, kitabın aşırı heyecanlı bölümlerinden birinde karakterin ağzından küfür adı altında çok saçma bir ifade çıkıyor. ki küfür bile değil. bu ise hikayenin inandırıcılığını bozuyor. tabii bu inandırıcılık konusunda karakterin fazla karikatürize edilmesinin payı da yok değil.
jack london dahil tüm insanlar bu kitabı, daha doğrusu ana karakterimiz martin eden'i
bireyselci olarak görüyor. ben öyle görmeyip tam tersini iddia ediyorum: martin eden
toplumcudur. bu yüzden ana karakterimiz tüm toplumsal ve bireysel sorunların sebeplerinin en üstten en aşağıya yayıldığını düşünüp o en üst seviyeye çıkmaya çalışmıştır. çıkmaya başlayıp ve çıktığında ise en üst bölgenin en aşağıdan daha yoz ve çıkarcı olduğunu görmüştür. haliyle bu da inanılmaz bir
hayal kırıklığı yaşamasına neden olmuştur.
aslında, bu kitap bireyselliği ya da toplumsallığı anlatmaktan ziyade en temelde bir varoluş eseri bence. bir de bilginin tahrip edici gücünün ne denli büyük olabileceğinin kanıtı. büyük bir ihtimal london bu kitabı yazarken inanılmaz derecede çok okuma yapmış ve ana karakterin yaşadığı tüm kırılmaları neredeyse aynı seviyede yaşamıştır.
bu arada, bilginin tahrip edici gücüyle ilgili
engin geçtan hocamızın
insan olmak adlı eserinde muhteşem bir bölüm vardır.
şahane kitap. kesinlikle okuyun ve okutun.
son olarak, kitabın benim için en güzel yanı, "kitaplar yazılmıştı" cümlesi oldu. o kadar müthiş bir cümle ki bu anlatamam. çünkü ben de halihazırda iki adet kitabı yayımlanmış ve o kitapları neredeyse hiç rağbet görmemiş bir yazar adayıyım. ancak şu an bilgisayarımda, yayımlanmayı bekleyen iki kitap daha mevcut. ve o kitaplar ikinci kitabım uyanış'ın bir nevi devamı. düşünce bazında tabii. yoksa hikayeler, kurgular ve ana karakterler tamamen farklı. işte bu nedenlerden ötürü, "kitaplar yazılmıştı" cümlesi canımın acımasına neden oldu. hatta aynı şeyi yaşama ihtimalim tüylerimi diken diken etti. zira ana karakterimiz martin eden'in içi acıya acıya söylediği gibi;
"kitaplar yazılmıştı."
***
ekleme: jack london'ın
friedrich nietzsche ve
dostoyevski'den inanılmaz etkilendiğini düşünüyorum. özellikle nietzsche'nin bir nevi müridi olmuş. büyük bir ihtimal,
suç ve ceza ile birlikte
böyle buyurdu zerdüşt'ü okurken kendinden geçmiş.